top of page

KUDÜS: KUTLU ZAFERİN HASRETİYLE YANAN, KELEPÇELENMİŞ KUTSAL TOPRAK


Kudüs… Mescidi Aksa'yı kalbinde barındıran tarihin en eski yerleşim yerlerinden biri. Birçok kanlı sahneye şahit olmuş, bazı zamanlar huzur ve sükûnetin olduğu, bazı zamanlar üzerinde küçük kıyametin koptuğu mübarek belde. Neydi onu bu kadar kıymetli kılan? Birçok peygamberin gönderildiği, üç din için kutsallık simgesi olan Kudüs, neden bu kadar hedef alınarak insanlığın en kanlı coğrafyası hâline geldi? Hz. Adem’in(aleyhisselam) Kabe’yi inşa etmesinden 40 yıl sonra inşa edilen Mescid-i Aksa, Kudüs’ün göz bebeğidir. M.Ö. 3.000’lerde ıssız bir çölken Kenanilerin hicretiyle genişleyen coğrafya, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya ve Hz. İsa (a.s) gibi birçok peygamberin tebliğ vazifesini gerçekleştirdiği yerdir. Hz. Adem’in(aleyhisselam) inşa ettiği ancak bir zaman sonra yıkılan Kabe’yi Hz. İbrahim’in(aleyhisselam) Allah’ın(celle celaluhu) emriyle tekrar inşa etmesi gibi Hz. Davut (a.s.) zamanında Kudüs tekrar ele geçirilir ve başkent haline getirilir. Hz Davut’tan (a.s.) sonra oğlu Hz. Süleyman (a.s.), Kudüs’te bir mabet inşa ettirmiştir. Birçok kez kan dökülerek farklı inançların tahakkümü altına giren, 731 sene Yahudilerin, 366 sene Hristiyanların, 1189 sene Müslümanların elinde olan Kudüs (Tekin,2017:324),en huzurlu zamanlarını Müslümanların elinde yaşamıştır.





Ruhullah’ı sinesinde taşıyan Kudüs… Hristiyanlar açısından Kudüs önemli bir şehirdir. Kudüs ile ilgili İsa Mesih’in İncillerde geçen olumsuz sözleri olsa da İsa Mesih’in ve ilk Hristiyanların yaşadıkları zulümlerden dolayı olumsuz bir düşünce bulunsa da neticede Hristiyanlar için Kudüs, İsa Mesih’in izlerinin bulunduğu bir yerdir. Hristiyanlar için Hz. İsa (aleyhhisselam) peygamber değildir, Tanrı’nın oğludur ve Tanrı’dır. Tanrı’nın ete kemiğe bürünerek insan olmuş oğlu İsa olarak yeryüzünde yaşamıştır. İnsanların günahına kefaret olarak Kudüs'te bulunan Kutsal Kabir Kilisesi'nde İsa Peygamber'in çarmıha gerildiği ve kabrine konulduğu düşünülüyor. Tabi ki biz Müslümanların inanışıyla Hz. İsa (a.s.) ölmemiş, Allahın (c.c.) emriyle kendi katına çıkarılmış (Ali İmran, 52/55) ve kıyamete yakın yine Allahın (c.c.) emriyle yeryüzüne inecek (Zuhruf, 43/61) , Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ümmeti ve İslam’ın kurtarıcısı olacaktır. Lanetlenen kavmin zulmünde Kudüs… Nefsi emmarenin bütün sıfatlarını üzerinde taşıyan Yahudiler, zulmü müstehak gösteren yaşayışlarını meşrulaştırmak için kendi elleriyle yazdıkları Tevrat’a göre kendilerini üstün ırk saymışlar, yine onların inanışlarına göre cennete girecek olan tek kavmin kendileri olduklarına inanmaktadırlar. Ancak kendilerine gelen her peygamberi inkâra, hatta peygamberlerin canlarına kıyacak kadar vahşete kalkıştıkları için lanetlenmiş bir topluluk olarak Kur’an ayetlerine girmişlerdir (Ali İmran, 112/113) Onlara göre Kudüs, vadedilen toprakların başkenti olan bir yerdir. Mahşerin ve sıratın orada kurulacağına, cennetin orada inşa edileceğine inanıyorlar. Hz. İsa’ya (a.s.) inanmadıkları için hâlâ Hz. İsa’nın (a.s.) -mesihin- geleceğini, bu sebeple Mescid-i Aksa’yı ele geçirerek yıkıp yerine tapınak inşa ederek İsa (a.s.) mesihin kendileri için geleceği inancıyla oradaki Müslüman kardeşlerimize soykırım girişiminde bulunmaktadırlar. Yazık ki kendi cehennemlerini hazırladıklarından haberleri dahi yoktur.


İslam’ın mukaddesi, miracın nişanesi Kudüs… Peygamber Efendimizin (s.a.v.) 17 ay namaz kıldığı ilk kıble, Mescid-i Haram’dan sonra yeryüzündeki ikinci mescit, Cenab-ı Allah (c.c.) tarafından korunan üçüncü harem. Risalet’in 10. yılında Peygamberimizi (s.a.v.) koruyup kollayan amcası ve kendisine en büyük desteği veren eşi Hz. Hatice vefat edince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) büyük bir hüzün yaşamıştır. O yıla hüzün yılı denmiş ve Taif’te yaşananlar ile Cenab-ı Allah (c.c.), Habibinin (s.a.v.) bu derece üzülmesine dayanamayıp Cebrail’i (a.s.) göndermiş ve vuslata erdirmek için huzuruna almak istemiştir. Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya Burak adlı binekle İsra hadisesi -gece yürüyüşü- gerçekleşerek Mescid-i Aksa’ya gelindiğinde burada 125000 peygambere imamlık yaparak namaz kıldırır Efendiler Efendisi (s.a.v). Ardından Mescid-i Aksa’dan göğe yükselir. Mescid-i Aksa diğer adıyla Beytülmakdis, tarihin en kıymetli anını, toprağında varlığın en kıymetlisini, Allah’ın Habibinin (s.a.v.) misafir etmekle kudsiyetin zirvesini yaşamış ve ayeti celileye muhatap olmuştur.



سُبْحَانَ الَّـذٖٓي اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذٖي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاؕ اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ

Kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan alıp Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah her türlü kusurdan ve ortaktan uzaktır. O Mescid-i Aksâ ki biz onun etrafını bereketli kıldık ve bu gece yolculuğunu o seçkin kula büyük işaret ve delillerimizden bir kısmını gösterelim diye yaptırdık. Şüphesiz ki O, evet O, her şeyi hakkiyle işiten, kemâliyle görendir.

(İSRA, 1)



Bundan böyle Mekke’de bulunduğu sırada hem Kabe’ye hem de Mescid-i Aksa’ya doğru namazını kılan Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hicret sonrası Allahın (c.c.) emriyle kıblesi Mescid-i Aksa oldu (Taberi,2, 4/5). 17 ay sahabe efendilerimizle birlikte namazlarını Mescid-i Aksa’ya doğru kıldı. Ancak fitne ateşiyle kalpleri kararan İsrailoğulları Efendimizi (s.a.v.) hedef alarak “Muhammed (s.a.v.) ve ashabı, biz gösterinceye kadar kıblelerinin neresi olduğunu bilmiyorlardı.” diyerek, Resulullah Efendimizi (s.a.v.) üzmeye ve fitne çıkarmaya çalışıyorlardı. Efendimiz (s.a.v.) bu durumdan ve her iki kıbleye namaz kılamamaktan ötürü derin üzüntü yaşıyordu. Başını göğe kaldırıp vahyin gelmesini bekliyor Cenab-ı Allaha (c.c.) bu hususta niyaz ediyordu. O (s.a.v.) niyaz eder de boş çevrilir miydi? Ve beklenen vahiy Allahın (c.c.) en Sevgilisine vahyedildi.



قَدْ نَرٰى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَٓاءِۚ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضٰيهَاࣕ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِؕ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُؕ وَاِنَّ الَّذٖينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْؕ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ


Biz senin, yüzünü göğe doğru çevirdiğini elbette görüyoruz. İşte şimdi kesin olarak seni memnun olacağın kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir; nerede olursanız olun yüzünüzü o yöne çevirin. Kuşku yok ki kendilerine kitap verilenler bunun rablerinden gelmiş bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir.

(BAKARA, 144)


Birçok peygambere yurt olan, kiminin Yahudilerce şehit edildiği, kiminin zulümlere maruz kaldığı, üzerinde bütün peygamberlerin secde ederek mukaddesatını artıran Kudüs... İşte o kutsal beldenin elden ele geçerek tarihi olayların sahnesi olması Cenab-ı Allah’ın kaderidir. Şeytanın yeminini aşikâr bir biçimde yerine getirdiği topluluk olan Siyonist Yahudiler, bugün bizim kutsalımızda, haremimizde ve emanetimizde hüküm sürse de muhakkak bir gün Selahattin Eyyübi ruhunu taşıyan bir komutan yine gelecektir. Mescid-i Aksa ve içinde bulunduğu Kudüs Müslümanlarındır. Zahirde bugün zulüm altında olsa da bir avuç işgalci İsrail tarafından bu kutsal topraklar kana bulansa da Allah’ın vaadi muhakkak gerçekleşecektir. Filistinli mücahitlerin şehadeti ile inleyen gökyüzü de, üzerine akan kanlarla, atılan bombalarla sarsılan yeryüzü de Cenab-ı Allah’a şahitlik edecektir. Ve kendini cennete layık gören lanetlenmiş Yahudi topluluğu azgınlıklarının bedelini, bugün yaşattığından daha ağır bedelle ödeyecektir.


Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayetle Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.” (Müslim, Fiten, 82) Ve hani buyuruyor ya Efendimiz (s.a.v.) “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücudun azaları gibidir. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhari, Edeb, 27).


Ey Müslüman topluluğu uyan!


Kalbin mi durdu ki tepkisizsin? Aç ellerini semaya, akıt gözlerinden yaşlarını ama samimiyetle. Ciğerinin sızısını hisset ve dua et Filistinli kardeşine. Çünkü o, Müslümanların kutsalı, Efendimizin emaneti Kudüs için direniyor. Tek başına, kimsesiz ama Allaha (c.c.) tevekkül ederek, imanıyla şehadetini bekliyor.


Haya et!


Sofrada beğenmeyerek burun kıvırdığın nimetten. Kardeşlerinin minicik bebekleri gözleri önünde melekleşirken haya et öpmeye doyamadığın evladının kokusunu içine çekmeye. Aç gözünü Müslüman! Esaretin zamanı değil. Bak yanıyor Kudüs. Sadece izlemek kurtarmaz seni. Onlar şehadet ile uçarken semaya, sen imanını kurtarmak için özünü hatırla. Hatırla, ne için yaratıldığını ve nereye gideceğini. Bütün dünyevi zevklerin bir gün son bulacağını hatırla. Asıl vatanına götürmen gerekenleri düşünerek hazırlan. “Müminler ancak kardeştir.” (Hucurat,10) ayetini hatırla. İçindeki boşluğun seni yükseltmediğini ancak Allah için sevmenin ve Allah (c.c.) için buğzetmenin fayda sağlayacağını hatırla. Birlik olmazsan kazanamazsın Müslüman. Kardeş olmazsan yok olursun. Bitirdiler içimizdeki vahdaniyet duygularını. Yine Yahudiler, yine, yine. Hadi hatırla o ilk söz verdiğin anı. Cenab-ı Allahı (c.c.) gördüğünde hissettiğin o aşkı. Şeytanın ve nefsin tuzaklarına kapat gönlünü. Işıkları sönmüş, hastanesi bombalanmış, gıda yardımı kesilmiş, bir atom bombası kadar bombaya maruz kalmış kardeşlerin için dök göz yaşını. Çaresizlik ümmete yakışmıyor. Sessizlik ve hissizlik ümmete yakışmıyor. Yoksa Efendimizin (s.a.v.) şu hadisindeki o ümmet biz miyiz? "Öyle bir zaman gelecek ki, aç insanların yemek kabına üşüştüğü gibi, kâfirler sizin üzerinize üşüşecekler." Sahabe: - Ya Rasülallah, o zaman sayımız az mı olacak? derler. Efendimiz (s.a.v.),- Hayır, çok olacaksınız ama sizin çokluğunuz su üzerindeki saman çöpünün çokluğu gibi olacak, ağırlığınız olmayacak. Bir de vehn hastalığına yakalanacaksınız." Sahabeler, vehn hastalığı nedir? Diye sorar. Efendimiz (s.a.v.): "Dünyayı çok seveceksiniz, ahireti unutacaksınız." buyurur. (Ebu Davud, Melâhim: 5, 4297)


Unuttuk. Nefisle mücadeleyi kaybettik. Şeytanın vesveselerini ve nefsin konuşmalarını kendi sesimiz sandık ve alıştık. Bütünleştik günahlarımızla ve duyarsızlaştık. Uyan Müslüman! Kör, sağır, kalpsiz, hissiz olamayız. O yüzden de birlik olmalıyız. Tıpkı bir vücut gibi. Seyda Şeyh Alameddin elNurşini (k.s.) hazretlerinin dediği gibi; “Madem ki insanlığın düştüğü bu elim hadisenin arka planında inançların savaşı var. Madem nizamlı, intizamlı bir avuç insan, dağınık, kopuk, amaçsız topyekûn bir insanlığa tahakküm edip, aciz bırakıp, feryatları semaya yükseliyorsa, o zaman lazımdır ki kavli duanın ötesine geçilip fiili duaya sarılıp islama tam manada hizmete ihtiyaç vardır. Zira Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Tefrikada azap vardır, birliktelikte rahmet vardır.” demiş.


Kaldıralım ellerimizi semaya, başlarımızı yere eğerek edelim dualarımızı. Önce ölmüş kalplerimize, sonra ümmeti Muhammed’e samimiyetle niyazda bulunalım Cenabı Allah’tan (c.c.) unuttuğumuzu hatırlatanlarla, Allah’ın veli kullarıyla kalan ömür sermayemizi devam ettirelim. Allah’tan (c.c.) en çok korkanlardan ve O’nu (c.c. hakkıyla zikredenlerden öğrenelim sevmeyi. Biz beceremedik Ya Rabbi diyerek katılaşmış kalplerimizi cevhere dönüştüren Alimi Rabbanilerin ruhaniyetleri ile ancak Resulullahı (s.a.v.) ümmeti ve Allahın (celle celaluhu) kulu olmayı başarabiliriz. Kudüs İslam’ın, Kudüs bizim. Kudüs vazgeçilmezim. Bu direnişin zafer ile sonuçlanması ve tüm dünyanın İslam ile şereflenmesi duası ile…


Kaynaklar


Kurân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli. (2018). (Elmalılı Hamdi Yazır), İstanbul: Huzur Yay.

Nevevi, İ. (2017). Riyazüs Salihin-Hadis-i Şerif Tercümesi. (Ed. Erkam Yayınları). İstanbul, Türkiye: Erkam Yayınları. ISBN: 9789756736005.

Tekin, Tuğba. “MÖ.5000-MS.1967 ARASI DÖNEMDE KUDÜS’ÜN EL DEĞİŞTİRMESİ.” AKADEMİK BAKIŞ - Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi, 2017, www.akademikbakis.org/akademikbakis/akademik-bakis-sayi-60-mart-nisan-2017/.










.




Comentários


bottom of page